top of page

Jack Londan'dan Zamanın Ötesinde Bir Eser: "Kızıl Veba" Konusu ve Özeti

Güncelleme tarihi: 10 Oca

Bi’ kahvelik kitaplar serimizde bugün tarihe damgasını vurmuş yazarlardan Jack London’ın “Kızıl Veba” kitabını inceliyoruz . Jack London’ın ne kadar ileri görüşlü ve sağlam bir gözlem yeteneğine sahip olduğuna bir kez daha “Kızıl Veba” kitabında şahit oluyoruz .


Jack London Kızıl Veba Yorum Konusu ve Özeti

Jack London’ın yaşadığı dönem boyunca (1876-1916) Dünya çapında etkisi olan herhangi bir salgın yoktu . San Francisco'da çok az kişinin etkilendiği “Kara Ölüm” olarak adlandırılan Hıyarcıklı Veba kendini göstermişti . Onun dışında Avrupa , Asya ve Afrika kıtalarını etkisine alan Kolera salgını vardı. Jack London’ın salgınlar tarihi üzerine ve mikrobiyoloji üzerine okumalar yapıp bunları kitaba yansıttığı aşikar. Ama yine de kitapta “Kızıl Veba” nın başlangıcının 2013 yılı olması ve 2019’da Covid salgının patlak vermesi Jack London’ın çağının ötesinde bir yazar olduğunu gözler önüne seriyor .



Jack London Kızıl Veba Özeti

UYGARLIĞIMIZIN KIRILGANLIĞI ÜZERİNE KIZIL VEBA


“Geçici düzenler köpükler gibi uçar gider ,” diye mırıldandı belli ki bir şiirden bir dize okumuştu . Aynen öyle , köpükler gibi , geçici . İnsanın bu dünyadaki bütün çalışması köpükten öte bir şey değil . İnsan kendine faydası olacak hayvanları evcilleştirip düşmanca davrananları yok etti , toprağın yabani bitki örtüsünü temizledi . Ama sonra insan yok oldu ve ilkel hayat geri dönüp onun elleriyle yaptığı her şeyi silip süpürdü . Arazileri orman oldu, tarlaları yabani otlarla doldu, sürülerini yırtıcı hayvanlar yedi . Baksanıza Cliff House sahilini bile kurtlar basıyor. Bu düşünce onu dehşete düşürdü. Bir zamanlar dört milyon kişinin gülüp eğlendiği buralarda şimdi kurtlar geziyor, yabani torunlarımız, tarih öncesi dönemlerden kalma silahlarla bu koca dişli yağmacılara karşı kendini savunuyor. Bir düşünün! Hepsi de o Kızıl Ölüm yüzünden...

Kızıl Veba'dan bir alıntıyla başlamak istedim bu paragrafa . Yazılanların doğruluğunu şuan içinde bulunduğumuz Covid salgınıyla da çok net anlayabiliyoruz . Bu benzerliğe değinmeden önce Jack London’ın “Kızıl Veba” sına değinmek lazım.

Jack London'dan Kızıl Veba'nın özetine değinecek olursak, Kızıl Veba denilen hastalık bulaştığı andan itibaren kısa bir sürede sizi ölüme götürüyor . Kurtulma şansınız hiç yok gibi . Bulaştığı anda teninizin rengi kızıla çalarken bacaklarınızdan başlayan hissizlik ve soğuk duygusu kalbinize doğru ilerliyor ve kalbinize ulaştığında son buluyor . Ve tüm bu süreç boyunca bilinciniz yerinde oluyor . Acı çekerek kasılmalarla beraber ölüyorsunuz .


Kızıl Veba Jack London Konusu ve Özeti

Covid-19 ve Jack London'dan Kızıl Veba Yorumu

Jack London'ın Kızıl Vebası'nda hastalığın öldürücülüğüyle toplumları nasıl yıktığını insanın içinde yatan vahşi iç güdülerine nasıl hemen sarıldığına ve asıl doğasında aslında ne kadar bencil olduğuna şahit oluyoruz :


"Bir bakkal gördüm (yiyecek maddelerinin satıldığı yere bakkal denirdi) . Bakkalın sahibi, sakin, dengeli ama kafası biraz az çalışan, inatçı biridir, onu iyi tanırım. Adam dükkanını savunuyordu. Pencereler, kapılar hep kırılmış , adam içeride tezgahın arkasına saklanmış, içeri girmeye çalışan kaldırımdaki saldırganlara tabancasıyla ateş ediyordu. Dükkanın girişinde bir kaç ceset vardı, bunların dükkan sahibinin o gün daha önce öldürdüğü cesetler olduğunu tahmin ettim. Uzaktan onları izlerken yağmacılardan birinin bitişikteki ayakkabıcının camlarını kırıp dükkanı kasten ateşe verdiğini gördüm. Bakkal sahibinin yardımına gitmedim. Böyle şeylerin vakti geçmişti. Uygarlık çöküyor ve artık herkes kendisi için yaşıyordu. "

Kızıl Veba Jack London Konusu ve Özeti


İçinde bulunduğumuz salgın Jack London'ın Kızıl Vebası kadar etkili olmadığından Covid salgınının uygarlığımız üzerine etkisi daha çok “Adapte ol ve Güçlen” şeklindeydi sadece . Ama mortalitesi "Kızıl Veba" kadar yüksek bir salgında, yüzyıllarca üzerine konularak inşa edilmiş bugünkü uygarlığımızın birkaç gün gibi kısa bir süre içinde yıkılacağına adım gibi eminim . Her ne kadar insanlık atalarına kıyasla daha medeni bir varlık olduğunu söylese de, vahşi iç güdüleri her an çıkmaya hazır bir şekilde tetikte bekliyor .



Ya da Hiç Medeniyeti Tadamadık mı ?

Şu anda uygar bir topluluk olarak nitelendirdiğimiz “Batı” ülkelerinin bulundukları konuma gelebilmeleri, tarihlerinde bolca açgözlülük, hırs ve kan barındırmalarından kaynaklıdır . Tarihleri her ne kadar başkalarının kanına bulanmış olsa da . Zaferi kazananlar kendileri oldukları için tarihi de istedikleri gibi manipüle edebiliyorlar . Şuan herkesin özenip yüzünü döndüğü batı, Mehmet Akif Ersoy’un dizelerinde dediği gibi : “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar“ sıfatından başka bir şey hak etmiyor .

Ki ben de bu yazıları onların sağladığı platformlarda yazıp paylaşıyorum bu da bir nevi iki yüzlülüktür belki de ama burada asıl anlatmak istediğim toplumumuzun “Kırılgan” bir yapıda olmadığı ; çoktan parçalara ayrılmış bir durumda olduğudur. biz sadece buzdağının görünen kısmıyla kendimizi kandırmaya devam ediyor gibiyiz .