İkircikli Bir Ütopya
“Aslında hiç düşünmemek her zaman daha kolay. Şirin, güvenli bir hiyerarşi bulup yerleş. Değişiklik yapma – onaylanmama tehlikesine düşme- iş arkadaşlarını rahatsız etme. Yönetilmeye izin vermek her zaman en kolay şey.”

Mülksüzler Konusu
“Mülksüzler”, Ursula Kroeber Le Guin’in 1974 yılında yazdığı ve “The Dispossessed” adıyla basılmış olan ve 1975 yılında, bilimkurgu dünyasında önemli sayılan Hugo ve Nebula ödüllerini kazanan kitabıdır. Ödül almış olması bir kitabın fikirsel ve edebi değeri ile ilgili çok da fazla bir şey ifade etmeyebilir ancak Le Guin anarşist- sosyalist fikirlere sahip bir yazar olarak,Amerika’da muhafazakâr görüşleriyle bilinen bir heyetin değerlendirmesiyle bu ödülleri almıştır. Öte yandan bilim kurgu dünyasında bir kadın yazar olarak klasikler arasına giren bir eser bırakmış olması bence ayrıca önemlidir.
Beni tanıyanlar Ursula’ya olan hayranlık ve sevgimi zaten bilirler. Bu kitabın ise kendisi ile tanışmama vesile olmasından dolayı ayrı bir yeri vardır bende. “Mülksüzler”, benim için yüksekten tartışılan toplum ve yönetim biçimlerinin yeryüzüne olabilecek en okunası şekilde ayak basmış halidir.

Yine de daha önce Ursula okumadıysanız edebi dili daha ağır basan, Yerdeniz Öyküleri, Marifetler, Sesler, Güçler gibi kitaplarını öncelikli olarak okumanızı önerebilirim. Bana sorarsanız eğer; her Ursula kitabının ayrı bir tadı, yeri ve zamanı var. Ancak her şeyden önce Ursula, büyük çaresizliğimin içinde; “söyleme”nin bin bir yolu olduğunu gösteren bir yazar, dolayısıyla sığındığım bir limandır da çoğu zaman.

Ursula K. Le Guin’in kitaplarıyla yeni yeni tanışıyorsanız, bilim kurgu türüne aşinaysanız ve Ursula’nın sularında gezinmeye kararlıysanız o zaman doğru yerdesiniz. Hoş geldiniz dostlarım!
Mülksüzler Yorumu
Mülksüzler’e gelince..
Hikâye, bizimkinden çok farklı bir evrende birbirinin Ay’ı olan iki gezegen Anarres ve Urras ekseninde anlatılıyor. Ancak ülkelerin, isimlerin, dillerin ve kültürlerin metaforlarla çevrelendiğini anlamamız uzun sürmüyor ve okumanın başından sonuna kadar zevkli bir oyuna dönüşmesi tam da bu noktada oluyor.
Hangi gezegenin dünya hangisinin ay olduğu nerede yaşadığınıza göre şekilleniyor. Urras olarak tarif edilen gezegen; daha çok devletçiliğin, militarizm ve kapitalizmin ağırlıkta olduğu topluluklarla bezeli bir dünya. Ve konuştukları dil İoca.
Anarres ise bir zamanlar Urras’ta yaşayan, ancak toplumsal sistemin mülkiyetçi olmasını anlamsız bulan, sömürü ve haksızlıklara karşı Odo isimli bir kadın lider etrafında birleşerek devrim yapan anarşist bir topluluğun başka bir gezegene yerleşmesiyle oluşan bir dünya. Urras’a göre daha sert fiziki koşullara sahip ancak buraya göç eden halk; devlet, bürokrasi, politika gibi siyasi aygıtlara ihtiyaç duymayan bir yaşam geleneği oluşturuyor. Burada başkanlar, askerler, cinsiyetçi işbölümü, kurumsallaşmış din, para ve sahip olma yok. Ve Pravca konuşulan bu yerde herkes her işi bölüşüyor, herkes kardeş, anne, baba, akraba... Burada sahip olmak yanlış, paylaşmak doğru..
“Mülksüzler” ‘de ana anlatı “yabancı” kimliği üzerinden akıyor. Şöyle ki; Anarres’te yaşayan bir bilim insanı önce kendi kültüründe yalnızlaşıyor ve Urras’a gitmeye razı gelerek Anarres’te bir radikale dönüşüyor. Kitap da kahramanımızın yani Shevek’in Anarres’ten Urras’a gidişi ile başlıyor. Kendi dünyasını geride bırakıp uzay gemisine bindiği andan itibaren kendisini mülteci gibi hissediyor Shevek.
