Orhan Pamuk'un üzerinde beş yıl çalıştıktan sonra 2021 Mart ayında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Veba Geceleri romanında, Atatürk'e ve Türk bayrağına hakaretten dolayı yazarı Orhan Pamuk'a soruşturma açıldı. Daha önce de soruşturma açılıp savcılık tarafından takipsizlik kararı verilen dosya, tekrardan İzmir Barosu'na bağlı Avukat Tarcan Tülük'ün itirazıyla gündeme geldi ve soruşturma başlatıldı. Soruşturma sebebi olarak Tarcan Tülük, Orhan Pamuk'un Veba Geceleri'nde dolaylı olarak Atatürk'e hakaret ederek, halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğini iddia etti.
Daha önceden bu konuya, Veba Geceleri'ni analiz edip yorumladığımız yazımızda ne kadar önemsiz ve gereksiz görsek de değinmiştik. Hadi şimdi sizlerle kimsenin gazına ve galeyanına gelmeden yazarı geçmişteki politik eserleriyle beraber yaftalamadan, akıl ve mantık çerçevesinde gerçekten Veba Geceleri'nde Atatürk'e hakaret edilmiş mi; eğer edildiyse de bundan dolayı soruşturma açılmasına gerek var mı konuşalım.
Veba Geceleri hakkında konuştuğumuz bir başka yazımızda kitabın zorlama bir kurgu olduğuna ve Orhan Pamuk'un siyasi roman yazmayacağına dair söylemlerine rağmen Veba Geceleri'nin siyasi atıflarda bulunduğundan ve kitabın yavanlığına rağmen güzel kurgulanmış bir roman olduğundan bahsetmiştik. Bu yazımızda sadece Orhan Pamuk'un Atatürk'e hakaret edip etmediğine dair olan konuyu tartışacağız.
Veba Geceleri konusu hakkında daha detaylı bilgi için Veba Geceleri Konusu ve Yorumu yazımıza göz atabilirsiniz. Ve oradan bu yazımıza gelebilirsiniz.
Veba Geceleri'nde Atatürk'e Benzerlik Gösterdiği İddia Edilen Karakter
Veba Geceleri, tamamen kurgusal bir ada olan Minger Adası ve tamamen kurgusal karakterleri olan Adanın valisi Sami Paşa ve sevgilisi Marika , genç bir Osmanlı subayı olan kolağası Kamil ve adalı sevgilisi Zeynep ile birlikte geçiyor. Atatürk'e benzetilerek ona hakaret edildiği söylenen kurgusal karakterimizse Kolağası Kamil. Kolağası Kamil, kitabın ilerleyen bölümlerinde büyük bir role bürünecek olup Minger Adası'nı yönetecekti. Orhan Pamuk'un Atatürk'e hakaret olarak varsayılan ve üstüne halkı kin ve düşmanlığa sürüklediği söylenen kurgusal karakteri Kolağası Kamil'in kendi geçmişinde yaşanan bazı olayların Atatürk'ün geçmişiyle gösterdiği benzerlikler göz ardı edilemez. Ancak bu benzerlikler, Atatürk'ü küçük düşürmek ve aşağılamak gibi düşük bir amaçtan ziyade sadece yazılan kurgusal bir tarihi romana, tarihimizin gerçek kahramanlarının hayatlarından esinlenilerek içlerinden alınmış küçük detaylar gibi geliyor.
Varsayalım Gerçekten Orhan Pamuk Atatürk'e Hakaret Ediyor Olsun
"Keşke Yunan galip gelseydi." diyenlerin elini öpenlere soruşturma açmak yerine önlerinde el pençe divan duranlar, Gazi Mustafa Kemal'e ve İsmet İnönü'ye "İki ayyaş" diye hitap eden zatları destekleyip makam mevki uğruna karakterlerini unutanlar hangi yüzle kendi ayıplarının yanında böyle basit bir konuyu bu kadar büyük olay haline getiriyorlar?
Gerçekten Amaç Atatürk'ün İsmini ve Milli Değerlerimizi Korumak mı ?
İşte bu yaptıklarına halkı tek bir kişiye karşı kin ve düşmanlığa sürüklemek denir. Olayları politik hale getirmek denir. Ataürk'ü milli değer olmaktan çıkarmaya çalışıp Atatürk'ü "politik tartışmaların odağına koyup" arkada her türlü yolsuzluğu yapmak denir.
Orhan Pamuk, bizim dönemimizde yaşayan en büyük romancılardan biri. Veba Geceleri de kurgusal bir tarihi roman olduğundan ortada gerçekten Atatürk'e bir hakaret mi eleştiri mi yoksa sadece hayatından basit bir esinleme mi olduğunu Orhan Pamuk'tan başkası bilemez. Geriye kalan okurlar ise sadece kendi hayalinde kurgusal karakter üzerinde yerleştirdiği damgayı yazar üzerine basarlar.
Yazarların kitaplarını genellikle kendi yaşadıklarının çevresinde kurguladıkları bilinen bir gerçek zaten. Aynı şekilde dünya tarihinde büyük rol oynamış kişilerin hayatlarından da bir kaç detayı kendi karakterlerinde kullanıyor olabilirler. Sonuçta bir dönem romanı yazıyorsunuz. Ve o döneme damgasını vurmuş, ismi ve hayatı sayısız tarih kitabında geçmiş kişi de Atatürk ise onun hayatından detayları kendi kurgusal kahramanınıza yüklemenizde herhangi bir sakınca göremiyorum.
Milli Değerlerimize Hakaret Sayılmadan Eleştirebilme Şansımız Var mı?
Millet olarak geldiğimiz noktada sahip olduğumuz değerlere karşı olan sevgi ve saygımız bu değerler hakkındaki olaylara rasyonel yaklaşabilme yeteneğimizi sınırlıyor. Var olan değerlerimize karşı en ufak bir eleştiriyi bile anında düşmanca algılayıp susturmaya çalışıyoruz. "Vatan haini" diye etiketleyerek anında halk düşmanı ilan ediyoruz. Böylesine şiddetli bir duygusal yaklaşım sizce de milli değerlerimizi daha politik bir hale getirmiyor mu? Ve böylesine politik hale gelen durumlarsa bu kadar kaçınmaya çalıştığımız "Dış Güçlerin Oyunları"nda bizi daha da piyon haline getirmiyor mu?
Özetle
Birisi Atatürk'e hakaret etmek istiyorsa etsin. Birisi başörtüsüyle üniversitelere girmek istiyorsa girsin. Birisi LGBT hareketlerine katılmak istiyorsa katılsın fikrini söylesin sesini duyursun. Her şeyden önce Atatürk'ün kurmak istediği değerlerin originini unuttuk. Atatürk'e yöneltilen hakaret halkı kin ve düşmanlığa sürüklemez fikir özgürlüğünün var olduğunu gösterir. Saygı duyarsın ama ciddiye almazsın. Başörtüsüyle üniversiteye girilmesi devlete başkaldırı değildir, laikliğe karşı bir düşmanlıkta değildir. Din ve inanç özgürlüğüdür. LGBT hareketlerine katılmak, LGBT bireyi olmak tamamen bireyin kendi tercihidir. İfade özgürlüğüdür. Kimsenin dinine çoluğuna, çocuğuna, bacısının namusuna ahlakına bir tehdit değildir.
Gazi Mustafa Kemal ülke olarak en büyük değerlerimizden biri. Bundan neredeyse yüz yıl öncesinde söyledikleri hala günümüze ışık tutmaya devam ediyor. Ama aynı şekilde o dönemde verilen yanlış kararların ve yanlış politikaların yansımalarına da bugünlerde şahit oluyoruz. Atatürk de sonuç olarak bizler gibi bir insan. Ona olan saygı ve sevgimiz, tarihimize bakıldığında gözümüze çarpan hataları fark etmemize engel olmamalı. Yapılan yanlışlara ve yapılan hatalara kim tarafından yapılmış olursa olsun bu yanlış diyebilmeliyiz. Ve millet olarak yapılan yanlışları kabul etmeli, hatalarımızdan ders almalı ve geleceğe bakmaya başlamalıyız.
Kommentare