Recep Tayyip Erdoğan’dan Politikacıların Kandırma Sanatı Üzerine

Türkiye’deki her vatandaşın bilebileceği üzere otokrat bir rejim içerisinde yaşıyoruz. Ve otokrat rejimlerin yükseliş dönemlerinde de, iktidarlarını korumak için yaptıkları şeylerde de kullanabilecekleri en etkili enstrüman tabiki de medyadır. Bir topluluğu sadece şiddetle sindirmeye çalışırsan isyan etmeye çalışanlar, karşı koyanlar elbet olacaklardır. Ama toplumun sadece bir kesimini uyutup, sopa gösterdiğin kesimi de kendi yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmeyip nefreti yönlendirme aracı olarak çok güzel kullanabilirsin. Medyanın güzelliği de burada başlıyor. Yalan bir haberi yaymak çok kolaydır. Sonradan yalan olduğu anlaşılsa da özür dilesen bile istediğin etkiyi zaten yaratmışsındır.

Şimdi sizlerle Türkiye Cumhuriyeti tarihine iyi-kötü iz bırakmış ve Dünya tarihine adını diğer diktatörlerin yanına yazmış olan Recep Tayyip Erdoğan’dan örneklerle politikacıların kandırma sanatı üzerine konuşacağız.
İçinde yaşadığımız zaman diliminde, toplumun, iktidarın her türlü yanlışına ve kötülüğüne rağmen iktidar yanlısı olan kesimi, yaşanılan her türlü hatalı işe rağmen çark içerisinde sesini çıkarmadan emir eri olarak çalışan devlet adamları, belki de bundan 20-30 yıl sonra üniversite sıralarında Sosyoloji ve Psikoloji alanlarında okutulacaklar. Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı her türlü yolsuzluk, yasa dışı işler, yozlaşmalar, belgeleriyle beraber belgesellere konu olacak. Ben de şimdiden sizlere Daniel Kahneman’dan okuduğum “Hızlı ve Yavaş Düşünme” adlı romandaki bazı zihinsel ve psikolojik süreçleri Erdoğan’ın yaptığı işler üzerinden örneklerle açıklamaya çalışacağım. Umarım bir farkındalık yaratmayı başarabilirim. Öncelikle biraz yalandan bahsedelim.
Yalan Nedir?
Önce biraz “yalan”dan bahsedelim. Yalan söyleyebilmek için işin özünde bir “doğru” olması gerekir ki doğrunun saptırılmasına ihtiyaç duyulsun. Yalan söyleyen bireylerde görülen ortak özellikler:
Doğrunun farkında olmak
Amacı aldatmak olmak
Sonunda elde edebileceği bir ödülün olması
Aldatmayı kullanan şahsın, abartma, farklı olayları birleştirme ve sıfırdan kurgu yaratma gibi özelikler barındırması.
Yalan söylemenin de çeşitleri olduğunu söyleyebiliriz:
Her insanın hayatında bir kere bile olsa kullanmak zorunda kaldığı “beyaz yalanlar”
“Agresif ve savunma amaçlı yalanlar”
“Patolojik Yalancılar(Mitomani)

Patolojik Yalancılar
Mitomani sahibi bireyler, yalan söylediklerinin farkında değillerdir. Kendi kurguladıkları senaryolar onların gerçekliğidir. Bu yüzden söyledikleri yalan ne kadar büyük olursa olsun söyledikleri yalandan herhangi bir suçluluk duymazlar. Özgüvensiz bireylerdir ve kendi benlikleriyle barışık değillerdir. Bu durumlarda birey kendi benliğine karşıt bir sahte benlik yaratır. Gerçek benliğini, sahte benliğinden korumak için birey idealizm, görkem yaratma ve mükemmellik mekanizmalarını kullanır. Özgüvensiz hassas olan “asıl benliklerini” korumak için kendi yarattıkları bir düzende yaşarlar. Ve bu düzen asıl olanla çelişir. Mitomani başka psikolojik rahatsızlıklarla beraber de görülürken, diktatörlerin sahip olduğu “Narsistik Kişilik Bozukluğu”nun da bir bulgusu niteliğindedir. Diktatörlerin analizi üzerine Netflix’teki “Nasıl Zorba Olunur?” isimli belgeseli izlemenizi tavsiye ederim.
“Dolmabahçe Camii Bezmialem Valide Sultan ayakkabılarla caminin içerisine gireceksiniz orada içeceksiniz ve bu ülkenin değerlerine dini mabetlerine karşı bu saygısızlığı yapacaksınız ne adına çevre adına caminin müezzini tehdit edeceksiniz ondan sonra farklı şekilde konuşturacaksınız. Böyle bir şeyler olmadı. Nasıl olmadı ya? Bütün görüntüler elimizde. Bu görüntülerin hepsini cuma günü arkadaşlara vereceğiz.”
Erdoğan’ın döneminde gezi eylemcileri hakkında söylediği bu sözlerdeki görüntüler asla ortaya çıkmadı. Ama istediği algıyı çoktan yaratmıştı. Konuya dair hiçbir bilgisi olmayan biri Erdoğan’ın bu hararetli söylemlerinin sahte olduğunu düşünemez heralde. Üstüne kalın harflerle basılan manşetlerle birlikte doğruluğu ispatlanmış olur.