top of page

Bir Kuzey Macerası

Güncelleme tarihi: 20 Ağu 2021


"Aleut adalarındaki Akatan'da yaşayan kabile reisi Naass, evlendiği gün karısı Unga'yı denizden çıkıp gelen sarı saçlı beyaz bir adama kaptırır. İki metreyi aşan boyuyla bir devi andıran, 'tanrıların dünyanın ilk dönemlerindeki erkekleri örnek alarak kalıba döktükleri' bu adam, Unga'yı sırtına vurduğu gibi gemisine atlayıp oradan uzaklaşmıştır. "


Jack London Bir Kuzey Macerası

“Bir Kuzey Macerası / An Odyssey of the North” Jack London’ın 1900 yılında yayımlanan ve ilk kitabı olan “Kurdun Oğlu” derlemesinin içinde yer alan bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor. London’ın (daha önce bizim de incelediğimiz) “Beyaz Diş” ini okuduysanız bu kitabın kapağını açar açmaz aynı havayı soluyorsunuz, ancak bu sefer kızaklar sizi başka bir hikâyenin kapısına bırakıyor.


Bir Kuzey Macerası’nda karşılaşacağınız dünyayı özetlersek; zorlu bir doğa, karlı manzaralar, köpeklerin çektiği kızaklar ile seyahat eden tüccarlar, hanlarda dinlenen; ateşin başında toplanan insanlar, yerli halklar, değiş tokuşlarla dolu herkesin işçi olduğu çetin bir dünya diyebiliriz.


Jack London Bir Kuzey Macerası


Hikayeler anlatan gezginler..


Ana hikâye aslında henüz keşfettikleri bir ada üzerinde, yerli halkın arasına karışıp onlara liderlik yapmaya başlayan seyyahların ailesi üzerinden ilerliyor. Yerli halkın kültürünü benimseyip arasına katılan aynı zamanda da onlara kendi bildiklerini öğreten iki lider, bu topluluğun başını çekiyor ancak bu sırada birbirlerine düşmanlaşıyor. Aralarındaki ilişki kuşaklar boyunca devam ederken bizim bildiğimiz haliyle bir kan davasına dönüşüyor ve en nihayetinde iki düşman ailenin çocukları birbirlerine âşık olup evleniyor. Ancak, düğün gecesi adaya yanaşan bir gemi tüm bu mutlu sonu değiştiriyor. Gemiden inen ve neredeyse mitolojik bir kahramana benzeyen sarı saçlı, dev gibi bir beyaz adam henüz evlenmiş olan kadını kaçırıp gidiyor. Yerlilere özgü bir saflıkla gözünün önünde gerçekleşen bu olayın ardından kabile reisi (Naass) bu geminin ve eşinin peşine düşüyor ve esas macera bu adamın gözünden anlatılanlarla başlıyor. Ve biz tüm bu hikâyeyi üçüncü ağızdan dinliyoruz, çünkü Naass ile tanışan karakterlerimizin merakı ile bu olaylara tanık oluyoruz.


Kitaba dair anekdotlar


Tam bir kuzey hikâyesi anlatıyor Jack London, ancak her zamanki gibi kültürel öğelerle bezeli bu hikâye. Karakter diyaloglarında olsun, tek bir karakterin ağzından dinlediğiniz hikâyede olsun dönemin ruhunu yansıtan ancak çevirmenin notlarına göz attığınızda bağlamına oturtabildiğiniz pek çok cümle var. Bu sayede coğrafi, tarihi ve kültürel havayı da biraz solumuş oluyorsunuz. Zaten işin macerası da burada; bambaşka bir dünyaya tanık olmakta…


Bir tek, feminist perspektiften bir okuma yaptığımızda ana olay örgüsünün belkemiğinin kadını nesneleştirerek ve cinsiyet rolleri üzerinden akan bir iktidar vurgusu ile oluşturulduğunu görüyoruz. "Vahşete Çağrı" ve "Beyaz Diş" teki dişil karakterlerle karşılaştırınca buradaki tek kadın karakterin duruşu biraz rahatsız edici kalıyor. Ancak hikayedeki yerli kültürün unsurları ve iktidar mücadelesinin sonlandığı nokta bir araya gelince bu durum biraz daha maruz görülebilir kalıyor.


Tabiri caizse 'bi kahve'lik bir kitap “Bir Kuzeyin Macerası”. Soğuk bir zaman diliminde, bir soba yanı ve bir fincan kahve bulmalı ve tam olarak London’ın dünyasına doğru yola çıkmalı…



"Her şeyi kendi tarzımda ama sizin anlayacağınız şekilde anlatacağım. En baştan başlayıp kendimi, kadını ve sonra da adamı anlatacağım.
Divane, ateşten yoksun kalan ve Prometheus'un insanlara bu armağanının her an yok olabileceğinden korkan insanlar gibi yaklaştı sobaya."

Kitap Ölçer Puanım: 7.9/ 10

183 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page