
Veba geceleri Orhan Pamuk’un Mart 2021’de Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan kitabı. Veba Geceleri, Orhan Pamuk için temeli 1980 yıllarında atılmaya başlanmış ve günümüze kadar şekillenip gelişerek gelmiş. Bu süreç boyunca kitabın geçtiği hayali Minger Adası, her ayrıntısıyla tasarlanırken “Veba Geceleri” nin geçtiği dönemin (1901) tarihine dair Orhan Pamuk’un yaptığı tarihi okumalar ve günümüz pandemi şartlarına dayalı gözlemleri eşsiz bir şekilde harmanlanmış diyebilirim .
Sıfırdan bir evren yaratmak yerine var olan dünya tarihine kurgusal bir alan açmak ve bu küçük alanda Doğu-Batı insanlarının farklılıklarını, Türk - Müslümanların kaderci hayat anlayışlarını hikayenin içine sıkıştırmak ve alttan alta günümüz hükümetini eleştirmek takdire şayan diyebilirim. Yine de olayların ilerleyişinde bazı noktalarda kurgusal kabızlık yaşanmış gibi geldi. Bu yüzden bazı kısımları aşırı zorlamaymış gibi hissettim. Özellikle Minger Milliyetçiliği üzerine odaklanan bölümlerinde .
Veba Geceleri Konusu

“1901 yılında Girit civarında küçük bir Osmanlı adası olan Minger'de yaşanan bir veba salgınını anlatıyor. Adanın valisi Sami Paşa ve sevgilisi Marika , genç bir Osmanlı subayı olan kolağası Kamil ve adalı sevgilisi Zeynep romanın 4 kahramanı. Bir de olayları İstanbul'daki ablasına mektuplarla anlatan tahttan indirilmiş padişah V. Murat’ın kızı Pakize sultan ve kocası Doktor Nuriyi anlatıyor . “
Orhan Pamuk Veba Geceleri Ne Anlatıyor?
Kitabın konusuna dair kısa bir özeti direk Orhan Pamuk’un kendi ağzından vermek istedim. Kitaptaki kahramanların çoğu kurgusal ve günümüzden 120 yıl öncesini anlatıyor olsa bile kahramanların çoğunda günümüzden birer parça buluyorsunuz. Bu durum günümüzün ve geçmişin harmanlanmasından mı yoksa bizlerin olaylara bakış açımızı değiştirmemesinden mi kaynaklandığını bilmiyorum . Bu konuda Orhan Pamuk bir röpartajında şunları söylüyor :
“Günümüze siyasi gönderme yapmaktan çekinmedim. Ama asıl niyetim bu değildi. 35 yıl düşündüğünüz bir romanın dengesini hükümeti eleştirmek için bozmak istemezsiniz. Eğer böyle ayrıntılar varsa (Veba Geceleri’nde günümüze yapılan göndermelerden bahsediyor) bu belki de ; milliyetçilik, laiklik, siyasal İslam, düşünce özgürlüğü, azınlıklar gibi konularda hep aynı tepkileri vermiş ve hep aynı hataları yapmamızdan kaynaklıdır bence. “
“Kiliseler salgından sonra her zamankinden biraz daha tenhaydı. Camilerde ise her zamankinden daha çok insan vardı. Cenaze namazları da aşırı kalabalık oluyordu. “
Kitabı okurken beni her seferinde umutsuzluğa düşüren bir konuydu bu . Ve şahsen böyle problemleri diğer milletlere göre daha ağır yaşamamızın sebebinin İslamiyet ve İslamiyet’in yanlış anlaşılmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum . İnsanlar beş vakit namazda okudukları duaların çoğunun anlamını bile bilmiyorlar. Kendilerine inen kutsal kitabın İslamiyet içinde değişmeden günümüze gelen tek şey olduğuna inanıyorlar. Ama nedense Müslümanların çoğu Kuran’ı anlayıp kendileri karar vermek yerine başkalarının kendileri adına okuyup karar verip onlara sadece uygulama kısmının kalmasını istiyorlar. Bunun sonucunda sözde dini liderler, şeyhler, hacılar, hocalar kendi istek ve iradelerine göre halkı manipüle ediyorlar. Üstüne kendi kararlarını Allah’ın kararlarıymış gibi lanse ederek sorgulanamaz bir hale sokuyorlar. Bunun sonucunda insanlara düşünmek, soru sormak, sorgulamak gibi basit eylemler bile günah ve şeytanın işiymiş gibi geliyor. Böyle durumlara Veba Geceleri’nde de şahit oluyoruz . Vebaya karşı okunmuş muskalar dualar … İşin üzücü yanı buna 21. Yüzyılda hala şahit oluyor olmamız .
“Mesela bir keresinde Vali Paşa arasının iyi olduğu Rum gazetesi Neo Nsi’ye verdiği bir röportajda köylerine çeşme yaptıran bazı hacılardan söz ederken “Fakir hacılar” ifadesini sarf etmiş, bu da aleyhine kullanılmıştı. Aslında kimsenin ilgilenmeyeceği bir sözdü bu. Ama Rum gazeteci Manolis gazetesinde polemikçi bir havayla hacıların fakir olmadıklarını, tam tersine adam bütün zengin Müslümanlarının yeni modaya uyup malı mülkü satıp hacca gittiklerini, pek çoğunun yollarda hastalığa yakalanıp öldüğünü yazdı. Oysa Müslümanların eğitim seviyesi Ortodokslardan çok daha düşük olduğu adada zengin Müslüman köylüler paralarını uzak çöllerde , İngiliz gemilerinde akılsızca harcayacaklarına, aralarında toplanıp adada bir rüştiye açsalar ya da hiç olmazsa kendi mahalle camilerinin kırık minaresini onarsalar daha iyi olmaz mıydı ?”
Salgın Hayalden Çıkıp Gerçek Olursa...
“Karantina, tecrit, sokağa çıkma yasağı gibi konularla yıllarca tek başıma yaşayan ben, şimdi salgın başlayınca herkesin bu konulardan bahsetmesine önce şaşırdım, sonra hatta kıskandım: Benim yıllarca raporlar, kitaplar okuyarak, resimlere bakarak ağır ağır hayal edip iğneyle kuyu kazarak oluşturduğum özel dünyam, sanki benim olmaktan çıkmıştı.”
Veba Geceleri’ni 2020 yılında yayınlamayı düşünen Pamuk , pandeminin ortasında kendini bulunca kitabı yayınlamadan önce belli bir süre daha beklemeye karar veriyor . Böylelikle yaşayan bir pandeminin içinden bizzat tecrübelerini gözlemlerini de katarak romanı farklı bir yere sürüklüyor belki de. Romanın günümüz pandemisinden arınmış ilk halini de merak ediyorum şahsen .
Zorlama Bir Kurgu Veba Geceleri
Olaylar akıcı bir şekilde ilerlese de , bazı yerlerde roman o kadar dağılıyor ki konunun orijinini kaybediyorsunuz . Bazı olaylar kitabın değineceği, çözülmesi gereken temel problemlermiş gibi dururken birden arka plana itiliyor . Devamlı yeni büyük bir olay çıkıyor adeta . Bazı karakterler için de öyle ; her kahramanın birey olarak kendisine değinmeye çalışırken bazı kahramanlara dair önemli detaylar havada kalıyor . Kitabın sonlarına doğru bu daha da göze batıyor. Adeta zorla ilerletilmeye çalışılmış bir kurgu var gibi . Romanın işlediği olay örgüsünü daha dar tutup bu kadar dallanıp budaklanmaya yer vermeden ilerletilseydi daha akıcı olacağını düşünüyorum .
Minger Adası Gerçek mi ?
Veba Geceleri'nde, Girit civarında Osmanlı Devleti'ne bağlı olduğundan bahsedilen Minger Adası, Pamuk tarafından Dünya tarihine eklenmiş Kurgusal bir mekan sadece. Minger Adası gerçek bir ada değil.